MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
  Atatürk ve Çoban Çocuğu
 
 

 

ATATÜRK VE  ÇOBAN   ÇOCUK                                                                     
                                                                                                 
                                                                                                                                            
 ATATÜRK,  Antalya'ya  giderken yolda verdiği bir mola esnasında bir çocuğun söylediği türkü sesi duyar.Türkü ilgisini çekince türküyü söyleyen kişinin yanına getirilmesini emreder.Atatürk'ün yanındakiler türküyü söyleyen kişiyi bulurlar.Genç bir çoban çocuk türküyü söylemektedir.  
                                                                                         
 ATATÜRK                                                    
                                                                                               
 - Türküyü sen mi söylüyorsun? diye sorduktan sonra

 -  Burada da söyle de dinleyelim der.                                                
                                                                                  
 Genç  çoban  türküyü bitirince Atatürk çocuğu alkışlar ve 
                                                                                               
 - Biis... biis, diye bağırır.                                                                   
                                                                                                
 Genç çoban ve yanındakiler anlamayınca  ATATÜRK biis' in ne olduğunu izah eder.                                  
                                                                                               
 -     Biis     demek,     beğendim,     tekrar     söyle     demektir.

 Çoban  bunun üzerine türküyü  tekrarlar. ATATÜRK'te, cebinden  elli lira çıkararak  çobana verir. Çoban paraya bakar ve                                                             
                                                                                                 
 - Biis... biis diye bağırır.                                                                  
                                                                                                 
                                                                                                 
 ATATÜRK,  bu  zeki  cevaptan o kadar memnun olur ki, bir elli liralık daha  çıkarıp verir ve  yanındakilere dönerek   o dönemde sürekli Türkiye'ye sataşan İtalyan diktatörü Mussoloni için                                                                
                                                                                               
 -  İmkân  olsaydı  da,  Musolini  şu  sahneyi görseydi ve cevabı işitseydi, hangi millete nutuk 
 söylediğini anlardı der.                 

 

 

ATATÜRK’Ü AĞLATAN OLAY


“Ben İnsan Değil miyim?”

Yıl 1922. 14 Ocak gece yarısı. Mustafa Kemal’in özel treni Eskişehir’e doğru gidiyor. Bu yolculuk bir kamuoyu yolculuğu olacak ve Gazi, savaş sonrası Anadolu’sunda bazı şehirlerin nabzını yoklaya yoklaya İzmir’e gidip annesini görecek. Ve Latife’yi.

Ama o gece çok sıkıntısı var Mustafa Kemal’in ve bir türlü uyku tutturamıyor.

Ali Çavuş kompartımanın kapısı önünde sigara üstüne sigara içiyor. Kapıya dayanmış karanlığı seyreder ken bir yandan da kendi kendine mırıldanıp duruyor.

“Bu işin bu kadar çabuk oluvereceğini hiç düşünmedim.

İşte, sonunda şifreli telgraf geldi. Zübeyde anamızı yitirdik. Peki, ne duruyorum. İçeri girip onu uyandırmalıyım. Ama işe bak, giremiyorum. Kıyamıyorum paşama. Nasıl derim ki: ‘Anamız öldü paşam!’ diyemem. Onun yüreği anası için atar. Hep söyler. Vatanı kurtarmakla anasını kurtarmak aynı anlama gelir onun için. Kapıyı açsam, telgrafı uzatsam, ‘Paşam sen sağ ol’ desem ‘Eyvah demez mi?’ ‘Koca vatanı kurtardım ama anamı kurtaramadım demez mi?"

Ali Çavuş, anlattığına göre birden yerinden sıçramış. İçeriden bir ses geliyor. Mustafa Kemal sesleniyor.

Çavuş kompartıman kapısını açıp selam duruyor:

“Emret Paşam”.

Mustafa Kemal yatağa oturmuş soruyor telaş ile:

“Ne demeye kapıda bekliyorsun sen?”

“Uyku tutturamadım da Paşam”

“Annemden bir haber var mı?”

“Az önce bir telgraf geldi dediler, şifreyi çözünce size sunacaklar.”

“Boşuna kıvranma Ali, benden de saklamaya çalışma. Ben haberi aldım.”

Ali Çavuş bir şey yokmuş gibi durmaya çalışıyor ve merakla soruyor:

“Ne olan, ne haber aldın ki paşam? Hayır haber inşallah.” 

Mustafa Kemal usul usul anlatıyor. 

“Az önce dalmışım, rüyamda yeşil bir ovada anamla el ele geziniyorduk. Hep olduğu gibi bana birşeyler anlatıyordu. Birden bir fırtına çıktı. Bir sel bastırdı, anamızı aldı götürdü. Hiçbir şey yapamadım. Hiç, hiç!..”

Çavuşu bir titremedir almıştı. Derken.. Mustafa Kemal emri verdi:

“Çocuk! Al getir şu telgrafı, hemen!” 

Ali Çavuş kompartımandan çıkar çıkmaz, çözümü getiren görevliyle karşılaştı. 

“Ver onu” dedi. “Paşamız bekliyor.” 

Kağıdı aldı, içeri girdi, selam durdu ve: “Sen sağol paşam” dedi.

“Millet sağ olsun.” 

Gözünden iri bir damla göz yaşı akıvermişti. Çavuş “Ağlama paşam” diye yalvardı. 

“Neden? Ben insan değil miyim? Anam öldü. Ben buna ağlarım. Ama, Anavatan kurtuldu. Bununla da te selli bulurum. Benim için ikisi bir.”

İşte ben bunun için:

‘Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini’ diye cevap vermedim mi Namık Kemal’e? Birden Mustafa Kemal ile Ali Çavuş birbirlerine sarıldılar ve açık açık, hıçkırıklarla, içli içli ağlıyorlardı.

 

 
  Bugün 1 ziyaretçi kişi ziyaret etti. GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol